'SOYKIRIM' TÜRK DEVLETLERİNİN HİÇ BİRİNDE YOKTUR'

'SOYKIRIM' TÜRK DEVLETLERİNİN HİÇ BİRİNDE YOKTUR'

Türk Ocakları Bilecik Şube Başkanı Doç. Dr. Taner Bilgin, 'Sözde Soykırım Yalanı'na ilişkin açıklamalarda bulundu. Türk Milleti'nin Ermenilere soykırım...

A+A-

Türk Ocakları Bilecik Şube Başkanı Doç. Dr. Taner Bilgin, 'Sözde Soykırım Yalanı'na ilişkin açıklamalarda bulundu. Türk Milleti'nin Ermenilere soykırım yaptığına dair ortaya atılan iddialar ve yaratılmak istenen algının koca bir yalandan ibaret olduğunu belirten Bilgin, süreçle ilgili tarihsel bilgiler aktardı. 
Taner Bilgin, hiçbir Türk devletinde 'Soykırım' olmadığına dikkat çekerek, "Günümüzde insan hakları savunucusu rolü oynayan ülkelerin kanlı tarihleri bir kasap önlüğü gibi üzerlerindedir. Türk milleti asil bir millettir. Bu nedenle “Soykırım” Türk Devletlerinin hiç birinde yoktur, olamaz. Türk milleti şefkatli, hoşgörülü ve adaletlidir. Tarih bu özelliklerinin sayısız örnekleriyle doludur" ifadelerini kullandı. 
Türk Ocakları Şube Başkanı Taner Bilgin, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, şunları dile getirdi:
"Cümlemin sonunda söyleyeceklerimi baştan söyleyerek konuyu özetlemiş olayım. Hangi devlet, hangi parlamento, hangi başkan ne diyorsa desin meselenin aslı şudur !!!
Şayet Türk milleti Ermenilere karşı İDDİA edildiği gibi 1915-1916 yılları arasında bir katliam gerçekleştirmiş ve bu durum Ermeniler tarafından veya diğer tüm devletler tarafından ispatlanabilir olsaydı, bugüne kadar LAHEY İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE bu olay defaten götürülmüş olurdu.
Peki ya sonrasında ne olurdu dersiniz?
Elbette Türkiye Devleti aleyhine karar vermek için elinden gelen her şeyi seve seve yapan buradaki 28 yargıç Türkiye’yi idama çoktan mahkûm eder ve milyarlarca dolar tazminat ödetirdi.
Gelelim 24 Nisana!
Günümüzde dünya çapında tartışılan, parlamento kararlarına sokulan, yıldönümlerinde anma toplantıları düzenlenen, bu sene ABD Başkanı soykırım diyecek mi? Diye kulak kesildiğimiz, 24 Nisan gününe denk gelen tarihin, aslında ne olduğu toplum tarafından ne yazık ki tam olarak bilinmemektedir.
Ermenistan, Ermeni diasporası ve bu aktörlerin etkin olduğu ülkelerde 24 Nisan, “Ermeni Soykırımının başlangıcı olarak ele alınmaktadır. Oysaki bu tarihte İstanbul’da Ermeni Komitesi mensubu olduğu düşünülen 240 Ermeni Osmanlı Devleti tarafından tutuklanmıştır.
Dolayısıyla 24 Nisan günü herhangi bir insanın ölümü söz konusu olmamıştır. Ancak soykırım tezini savunanlar Sevk ve İskan Kanunu’nun (Tehcir Kanunu) çıktığı 27 Mayıs 1915 tarihi yerine, bu tutuklamaların yapıldığı 24 Nisan’ı öne çıkarmaktadır.
Tehcir (Zorunlu Göç)
Soykırım iddialarına konu olan mesele ise bundan tam bir ay sonra Osmanlı Devletinin almış olduğu 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir kararıdır. Yani zorunlu göç.
Öncelikli olarak sözde soykırım iddialarına cevap olması açısından “SOYKIRIM”ın tanımını yapmakta fayda var.
9 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilip 1951'de yürürlüğe giren) BM Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesindeki tanım; Bir milleti, ırkı veya topluluğu planlı ve programlı bir şekilde yok etmek.
Yukarda verilen tanıma bakacak olursak elbetteki Osmanlı Devletinin 1915 yılında güvenlik nedeniyle almış olduğu TEHCİR kararının soykırım iddiasıyla uzaktan yakından hiçbir alakası olmadığı açıkça ortaya çıkacaktır. Zira soykırımın tanımında söylenen neydi bir milleti veya ırkı planlı ve programlı bir şekilde yok etmek, katletmek.
Öncelikle Osmanlı Devleti, Bütün Ermenileri göçe tabi tutmamıştır. Mesela bu zorunlu göçe tabi tutulanlar arasında, Hasta ve âmâlar, Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar, askerler ve aileleri, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalar, dul kadınlar, yetim çocuklar yoktur.
Ayrıca Osmanlı ordusunda görev yapan asker, subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet görenlerin ve ailelerinin yanı sıra, Osmanlı Bankası, Reji idaresi, Düyun-ı Umumiye ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeni memurlar sadakat ve iyi halleri göz önüne alınarak sevk edilmemişlerdir. Yetim çocuk ve dul kadınlar da sevk edilmeyerek yetimhanelere ve bulundukları yerlerdeki köylere yerleştirilmişlerdir. Yirmi yaşına kadar kız çocuklarının ve en az on yaşına kadar olan erkek çocukların da göç ettirilmeyerek, can emniyetlerini sağlamak suretiyle Müslüman ailelere evlatlık olarak verildiği ispatlanmıştır. Ayrıca ticaret ve benzeri işlerle uğraşanlar, mahallî yönetimlerce iyi bilinen ve tanınan, kendi işleriyle meşgul aileler, sadece sancak ve vilayetler içerisinde yerleri değiştirilmek suretiyle güvenlik altına alınmıştır. Ermeni mebus ve aileleri de yerlerinde bırakılmışlardır.
Şimdi bu saydıklarım bile Osmanlı Devletinin yaptıklarının SOYKIRIM’ın tanımına uymadığını kanıtlamaktadır. Elbette sayacaklarımız bununla sınırlı değil. Mesela Osmanlı Devleti Anadolu coğrafyasında yaşayan Ermenileri Halep, Şam, Zor, gibi Osmanlı sınırları içerisinde olan bölgelere göç ettirmiş ve buraya da sağ salim ulaştıklarına dair sayısız belge tutmuştur.
Hatta göç esnasında Ermenilerin can güvenliğinin sağlanması için çok katı tedbirler almış ve Ermenilere karşı herhangi bir suç işlediği tespit edilen 60 yakın görevliyi idam cezasına çarptırmıştır.
Bununla birlikte devalüasyonun hat safhada olduğu, şehit Türk askerlerinin yokluk dolayısıyla kefensiz bir şekilde defnedildiği bir dönemde Ermenilerin sağ salim istenilen sancaklara gitmesi ve Ermeni mallarının parasının tamamı Osmanlı Devleti tarafından ödenmiştir.
Son olarak şehrimizden BİLECİK’TEN bir örnek vereyim.
Milli Mücadele yıllarında Payitaht, Bilecik’te ki Ermenilerin güvenli şehirlere göç ettirilmesini ister, ancak enteresandır ki 6 ay sonra Payitahttan yeni bir yazı gelir. Yazıda özetle; Bilecik’te bulunan Ermenilerin göçe tabi tutulmayıp Bilecikli Müslümanlar tarafından korunup kollandığı ve böyle bir şeyin yapılmaması istenir. Görüldüğü gibi Bilecikliler yüzyıllardır birlikte yaşadığı komşuluk hakkı olan Ermeni dostlarını sevke tabi tutmak yerine evlerinde saklamış ve kollamış. Aynı Ermeniler de 8 Ocak 1921 tarihinde Bilecik’in Yunanlılar tarafından ilk işgali sırasında Türk memur ve askerlerini evlerinde saklamıştır.
Bu sadece küçük bir örnek. Kim bilir daha nice şehirlerde benzer hadiseler yaşanmıştır.
Bugün Avrupalı büyük devletler kendi pisliklerine bakmadan Türkiye’ye “Bak soykırımı kabul ederim” diyerek tehdit etmekte ve ayar vermeye çalışmaktadır.
Mesela Fransa modern tarihin ilk soykırımını gerçekleştiren devlettir. Vendee, Burundi, Cezayir, Ruanda, Vietnam, Benin, Togo, Kongo, Orta Afrika cumhuriyeti, Gine, Gine Bisav, Madagaskar, Senegal, Fildişi Sahili gibi eski Fransız sömürgelerinde Fransızlar tarafından öldürülenlerin sayısı 5 milyona yakındır.
Almanların II. Dünya Savaşında 6 milyon Yahudiye karşı yapmış olduğu kıyım ortadır.
ABD’nin milyonlarca Kızılderili’yi öldürdüğü bilinen bir gerçek ve ispatlanmıştır.
Günümüzde insan hakları savunucusu rolü oynayan bu ülkelerin kanlı tarihleri bir kasap önlüğü gibi üzerlerindedir.
İşin özünde Ermenilere de hak vermek gerek toplam nüfusu 3 milyon 700 bin olan, yer altı ve yer üstü hiçbir kaynağı olmayan bu insanların tutunacakları tek dal ne yazık ki bu sözde Soykırım Yalanı.
Türk milleti asil bir millettir. Bu nedenle “Soykırım” Türk Devletlerinin hiç birinde yoktur, olamaz. Türk milleti şefkatli, hoşgörülü ve adaletlidir. Tarih bu özelliklerinin sayısız örnekleriyle doludur.'


Bu haber toplam 1666 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.