ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL, ZURNA AZ…

MUZAFFER TEKELİOĞLU

Son günlerde meydana gelen orman yangınlarında maalesef binlerce ağaç üzerinde misafir ettiği kuşları ile, diplerinde barındırdığı çeşit çeşit canlılarıyla birlikte yanıp kül oldu. Sıra Murat dere köyü ormanlarına geldi.72.000 civarında ağaçtan bahsediliyor. Bu konularda yazılar yazıldı, mani olmak için ortak kararlar alındı. Ben farklı bir açıdan bakacağım. Peygamber Efendimiz “Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz önu dikin. Kim bir ağaç dikerse onun için ağaçtan hasıl olan ürün kadar Allah sevap yazar. Müslümanlardan bir kimse bir ağaç dikerse o ağaçtan yenen mahsul mutlaka onun için sadakadır. Vahşi hayvanların yediği de sadakadır. Kim bir fidan diker veya ekin eker de bundan insanlar ve kuşlar faydalanırsa bunlar onun için hayır ve berekettir.”

İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerifi ile şereflenen Fatih Sultan Mehmet Han  tek cümle ile ağaç ve orman sevgisini açıklamış “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” Ormandan bir dal kesenin başını keserim, diye ferman çıkarmış Fatih Sultan Mehmet Han. Orman yakan kimseyi acımadan asarım, diye ferman çıkarmış Fatih Sultan Mehmet Han. İnsanlar gidip ormandan sağlıyorlar avı,orman dünyada yabani hayvanların evi. Ormanı korumak bizlerin asli görevi,diye ferman çıkarmış Fatih Sultan Mehmet Han. Tellal ile meydanda söyletiyorum duyun, çıkarmış olduğum yasaya mutlaka uyun. Ağacı sevmeliyiz ormanları koruyun, diye ferman çıkarmış Fatih Sultan Mehmet Han. Orman olan yerde yağışlarla olur bolluk, ormansız vatan memlekette olan kellik. ormanlar Allah'ın bize verdiği güzellik, diye ferman çıkarmış Fatih Sultan Mehmet Han.

Atatürk, “Ağaçsız orman ve ağaçsız toprak vatan değildir. Eğer vatan denen şey kupkuru dallardan, taşlardan, ekilmemiş alanlardan, çıplak ovalardan, kentlerden, köylerden oluşmuş olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı”

Mehmet Emin Yurdakul ise bir şiirinde:                                                                                   Ey hemşehri, sakın kesme! Yaş ağaca balta vuran el onmaz;
Bu kütükler 'Nice yıldır, hiç birine kervan gelmez, kuş konmaz'
Bunları kes, o baltanla çürümüş ağaçları yere ser.
Bak, sizin köy şu yemyeşil koruluğun gölgesinde ne güzel!
Gönülleri açmadadır yaprakların arasından esen yel.
Yazık, günah olmaz mı ki, çıplak kalsın bu zümrüt yurt, şirin yel.
Hem dünyada en birinci borç değil mi her kula,
Bir tohumu fidan yapmak, fidanı da bir orman?
Eğer böyle olmasaydı ne kalırdı oğula:
'Mirasımı artır' diye öğüt veren Atadan?
Sakın kesme! Her dalında bir güzel kuş ses versin.
Sakın kesme! Gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin.
Sakın kesme! Şu verimli köye kanat, kol gersin.
Sakın kesme! Aziz vatan günden güne şenlensin. Anlayana sivrisinek saz….Anlamayana davul, zurna az…