MUZAFFER TEKELİOĞLU

MUZAFFER TEKELİOĞLU

HAKİKİ DOSTLAR VE DOST GÖRÜNENLER…

A+A-

 

Dost kimdir? diye sormuş biri… Ve devam etmiş. Paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini, verdin mi desteğini, sordun mu halini, yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi. Hissettin mi DOSTLUĞU? Bilgin cevap vermiş: Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi? Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi… Sahte Dostların Eline Düşürme ALLAH'ım Dost var; uğrunda ölünür... Dost var; uğrunda can vermek bile 'ucuz' kalır. Dost var; sevdiği insana bir zarar gelecek endişesiyle, Akrep, çıyan yuvalarını topuğuyla kapar... Bunu yapmak yetmez dost için... Sevdiği insan uğruna ömrünü verir. Verilen bir ömürdür... Bir yılını, iki yılını, on yılını, yirmi yılını değil, 'ömrünü' vermiştir... Dost var; Sevdiği insanın uğruna ölmeye hazırdır. Düşmanlar gelecek, katletmek istedikleri Nebi'nin yatağında vefalı bir genç, delikanlıyı bulacaktır... Bu delikanlı dosttur... Ve hep 'dost' kalmıştır. Dost var; güle benzer... O kadar güzel kokar ki, dikenlerinin verdiği acı hissedilmez... Bir de dost var ki, dikenlerinin yol açtığı kan ve yara korkusundan, gül rayihasını almak mümkün değildir. Dost var; hazmedemez... Sindirim sistemi bozuktur... Dost var; fırına girmeyi sevmez... Ama, ekmeği herkesten önce böler... Dost var; sözü itibarsız senettir... Güvenirseniz müflis olursunuz... Dost var; yollarda bırakır... Böylesiyle adım bile atılmaz. Yola beraber çıkmak, neticeyi kabullenmektir. Dost var; düşmandan tek farkı, biraz daha mütebessimdir. Ama bir düşmeye gör; düşmanın 'kahkahaları', O'nun 'tebessümünün' yanında 'sessiz' kalır. Dost var; İyiliğini istemez... Düşman için önüne bir taş da o kayar. Sonra bu da yetmez 'dost' için!   'Belki benim koyduğum taşla düşmez' diye, senin düşmanına da, 'şuraya ip germeyi unutma' diye tembihte bulunur. Dost var sadece yüzüne güler... Arkandan vurmak, hançerlemek için 'malzeme' arar. Hiçbir fırsatı kaçırmaz. Lakin bunlar da 'dosttur’! 'Düşmanım' diyemeyeceğimiz dostlar! ...

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutmayacak ateş yağmuru altındaydılar. Tam cepheden dışarı doğru bir hale yaptığı sırada başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti, delirdin mi? Gitmeye değer mi?
Baksana delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Artık onun için yapacak hiçbir şey yok. Boşuna kendi hayatını da tehlikeye atma sakın! Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini cepheden dışarı attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti.  Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker, yaralı arkadaşını kurtaramamıştı siperde kalan arkadaşı dedi ki: Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın. Değdi, dedi, gözleri dolarak asker. Değdi nasıl değdi? Bu adam ölmüş, görmüyor musun? Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için. Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı: Geleceğini biliyordum, geleceğini biliyordum. Allah hepimize menfaati bitince yanından ayrılan değil kederde, tasada, sevinçte, mutlulukta hep yanında kalan dostlar versin.

Bu yazı toplam 6432 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.